Editörden

Editörden

  • Zeynep Burak

Nucl Med Semin 2017;3(3):0-0

Editörden

Değerli Meslektaşlarım,

“Bilgisayar ekranında, televizyonda radyasyon var mı?” “Duman dedektörleri çok tehlikeli, radyasyon yayıyor” “Hava limanında kontrolden geçerken radyasyon alıyor muyuz?” “Cep telefonlarından çok korkuyorum!” gibi cümleler toplumun “radyasyon” kavramına yaklaşımını özetliyor. Burada kastedilen ve korkulan iyonizan radyasyon elbette.

Geçen yüzyılın başında akne tedavisinden güzellik kremlerine kadar birçok preparatta ve alette kullanılan radyasyonun zaman içinde yol açtığı biyolojik ve çevre sorunları bilimsel olarak saptansa da halk nezdinde korkulu rüya olması Japonya’ya atılan atom bombalarından sonrasına denk gelmektedir. Ardından gelen iki kutuplu soğuk savaş döneminde, sürekli gündemde tutulan nükleer savaş tehdidi altında yaşayan insanlık için “Nükleer ve radyasyon” kelimeleri yok oluş ve dünyanın sonu ile eşdeğerdir. Öte yandan nükleer enerjinin ve iyonizan radyasyonun yol açtığı yıkımın boyutunun görülmesi, sağlık sektörü ve endüstri gibi sivil kullanım alanlarında standardizasyon, yoğun denetim ve eğitimin zorunlu kılınmasına yol açmıştır.

Günümüzde ulusal ve uluslararası kuruluşlar ve anlaşmalar gereğince radyasyonun insan ve çevreye zararının minimuma indirecek düzeyde kullanımı karara bağlanmış, sürekli denetim altına alınmıştır. Aslında meslek gereği radyasyon veya radyoaktif maddelerle çalışılan iş yerlerinde eğitim, korunma ve periyodik tıbbi takip kanun ve yönetmeliklerle zorunlu tutulduğundan, buralarda çalışan bireylerde ihmal veya kaza gibi nedenler dışında radyasyondan kaynaklanabilecek sağlık problemleri minimal düzeydedir.

Nükleer tıp uygulamaları, açma-kapama düğmesi ile kontrol edilemeyen “açık radyoaktif kaynaklar” ile çalışıldığı için insan kaynaklı hatalara açık uygulamalardır. Bu nedenle nükleer tıp uzman ve teknikerlerinin, radyofarmasistlerin olası bir kaza veya bulaş durumunda ne yapılması gerektiğini bilmeleri önemlidir. Ayrıca radyasyonla çalışan bireyler olarak bizler olası bir radyasyon kazasında veya nükleer terör olayında acil eylem planında ilk görev alacak sağlık çalışanları olduğumuzdan bu konularda donanımlı olmamız gerekmektedir. Bu açıdan dergimizin 2017 yılı son sayısını “Radyolojik-Nükleer Acillerde Hazırlık ve Hasta Yönetimi” konusuna ayırdık. Konuk editör Dr. Nuri Arslan’a ve birbirinden değerli davetli yazarlarımıza, yoğun iş tempolarından vakit ayırarak bizimle paylaştıkları deneyimleri ve görüşleri için çok teşekkür ediyorum. Bu sayıda temel radyasyon fiziğine ek olarak nükleer kazalar, acil tıbbi triyaj, internal ve eksternal kontaminasyonda yapılacaklar vb. acil durum uygulamaları konunun uzmanları tarafından toparlanmıştır. Radyasyonla ilgili acil eylem planı gündeme geldiğinde mutlaka başvurulması gereken bu dokümanları dergimizde yayınlayarak daha çok kişiye ulaştırmayı amaçladık. İlginizi çekeceğini ümit ediyorum.

2017 yılının son sayısı ile bir yayın döneminin de sonuna geldik. Başta Türkiye Nükleer Tıp Derneği yöntemi olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. 2018 yılında yayınlanacak sayıların konuları ve yazarları şimdiden belirlendi. Bu sayı ile 3. yılını tamamlayan Nükleer Tıp Seminerleri dergisinde yeni konular ve yazarlarla buluşmak umuduyla saygılarımı sunarım.