ÖZET
Meme kanserinde, lenfosintigrafi (LS) ve intraoperatif gamma prob ile sentinel lenf nodu (SLN) saptanması, hastalık gidişini belirlemede en önemli faktörlerden biridir. Sentinel lenf nodu biyopsisi (SLNB) nükleer tıp, onkolojik cerrahi ve patoloji disiplinlerinin birlikte yürüttüğü, bilimsel olarak kanıtlanmış ve rutin işleyişe yerleşmiş bir uygulamadır. Bu kılavuzda nükleer tıp hekimlerine meme kanserinde LS ve SLN uygulama standartları ve endikasyonları hakkında güncel bilgiyi sunmak ve yol gösterici olmak amaçlanmıştır. Bu kılavuzdaki öneriler “Türkiye Nükleer Tıp Derneği Onkoloji Çalışma Grubu” üyeleri tarafından uluslararası güncel kılavuzlar ve literatürler değerlendirilerek hazırlanmıştır.
I. Giriş ve Genel Bilgiler
Meme kanseri, dünyada kadınlarda en sık görülen kanser tipi olup, yılda yaklaşık 2,1 milyon kadın meme kanseri tanısı almaktadır. Kadınlarda kansere bağlı ölümler arasında meme kanseri oldukça büyük orana sahip olup, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2018 yılında tüm kanser bağımlı ölümler arasında 627 bin kadının (%15) meme kanseri nedeniyle hayatını kaybedeceği öngörüldü (1). Erken tanı, meme kanserinde sağkalım açısından kritik öneme sahiptir. Lenf nodu evrelemesinin doğru şekilde yapılması prognoz ve tedavi açısından vazgeçilmezdir. Sentinel lenf nodu (SLN) haritalaması ve biyopsisi, meme kanserinde az invaziv yöntem oluşu ile rutin cerrahi prosedür haline gelmiştir (2,3,4,5,6). Lenfatik haritalama ve sentinel lenf nodu biyopsisi (SLNB), Cabanas tarafından ilk olarak 1977 yılında penil kanser için raporlanmıştır (7). Morton ve ark. (8) malign melanom hastalarında operasyon öncesi intradermal ajan (izosülfan mayi boya) enjeksiyonu ile SLN haritalamasını ilk olarak 1992 yılında tanımlamışlardır. Takip eden yıl, Alex ve ark. (9) malign melanomda cerrahi öncesi peritümöral intradermal radyoaktif ajan (Tc-99m sülfür kolloid) enjeksiyonu ile SLN görüntülemesi ve cerrahi sırasında gama prob kullanarak tespitini başarıyla uygulamışlardır. Meme kanserinde SLN haritalama ve biyopsi uygulaması ilk olarak Krag ve ark. (2) tarafından 1993 yılında rapor edilmiştir.
SLN, primer tümör kitlesinden lenfatik yolaklar ile yayıldığı ilk lenf nodu veya nod grubu olarak tanımlanabilir. Tümörden ayrılan herhangi metastatik hücrenin SLN tarafından yakalanacağı varsayımı ile metastatik yayılım ifade edilir. SLN metastaz açısından negatif ise, aynı lenfatik yolakta başka lenf nodlarında kanser hücresi olması neredeyse olanaksızdır (7,10,11,12). Preoperatif lenfosintigrafi (LS), cerraha SLN’nu bulması ve biyopsi için büyük kolaylık sağlar. Erken evre (T1/2) meme kanserinde lenf nodu metastazı hiçbir görüntüleme modalitesi ile yeterli doğrulukta tespit edilememektedir (6,13). Her ne kadar F-18 florodeoksiglukoz (FDG) pozitron emisyon tomografisinin (PET/BT) uzak metastaz ile birlikte lenf metastazını saptamada spesifitesi yüksek olsa da mikrometastaz saptamada başarı oranı düşüktür (14,15). SLNB bölgesel lenf nodlarında metastatik ve mikrometastatik hastalığı belirlemede oldukça güvenilir bir metottur (6,13).
II. Amaç
Meme kanserinde SLN uygulaması ve tanısal doğruluğu Nükleer Tıp, Cerrahi Onkoloji ve Patoloji gibi farklı uzmanlık dallarının içerisinde olduğu bir işlemdir. Bu kılavuzun hedefi; uluslararası kılavuzların ışığında, ülkemizin sağlık uygulamaları, düzenlemeleri ve koşulları da dikkate alınarak, primer olarak nükleer tıp hekimlerine yönelik, SLN/LS uygulamasının amacı, endikasyon ve kontrendikasyonları, tartışmalı konular, işlem hazırlığı, kullanılan radyofarmasötikler ve enjeksiyon teknikleri, görüntüleme, raporlama, gamma prob-cerrahi prosedürü, radyasyon dozimetrisi hakkında güncel bilgi ve önerileri sunmaktır. Bu kılavuz rutin uygulama yöntemlerini içermekte olup, bu konudaki tüm yöntemleri içermemektedir. Kılavuz önerilerinin Nükleer Tıp hekimlerine, rutin SLN uygulaması ve tanı performansı açısından fayda sağlayacağı düşünülmektedir. Kılavuzda meme kanserinde SLN uygulamaları ile ilgili gelişmeler ve araştırılmaya gerek duyulan konulardan da bahsedilecektir.
Kılavuz önerileri katı kurallar olmadığı gibi yasal birtakım standartları oluşturmaya yönelik de değildir veya öyle kullanılmamalıdır. Herhangi özel bir prosedürün uygunluğuna ilişkin son karar, her bir olgunun kendine özgü koşulları dikkate alınarak uzmanları tarafından yapılmalıdır. Uygulayıcının kararı, hastanın durumuna, mevcut kaynakların sınırlamalarına bağlı olarak ya da kılavuzların yayınlanmasından sonra bilgi veya teknolojideki ilerlemeler sonucunda yönergelerde belirtilenlerden farklı bir eylem tarzında olabilir.
III. Tanımlamalar
Dinamik Görüntüleme: Radyofarmasötiğin kolimatör görüş alanında zamana bağlı fonksiyonunu görmek amacıyla, çekim süresi zaman aralıklarına bölünerek uygulanan, ardışık dinamik fonksiyonel bir görüntüleme yöntemidir.
Planar Görüntüleme: Belirli sürede alınan sayımların üst üste konulmasıyla iki boyutlu statik görüntü elde edildiği görüntülemedir.
SPECT (Single Photon Emission Computed Tomography): Belirli vücut alanında dedektörlerin belirli zaman aralıklarında durarak, 180° veya 360° dönerek, her dönüşte alınan sayımlardan üç boyutlu görüntü elde edildiği yöntemdir.
SPECT/BT: Anatomik bilgi ve atenuasyon düzeltme amacıyla genellikle düşük doz bilgisayarlı tomografinin SPECT çalışmasına eklendiği görüntüleme sistemidir.
Yanlış Negatiflik Oranı (YNO): Yanlış negatif olguların tüm aksiller metastaz olgu sayısına (doğru pozitif olgu sayısı + yanlış negatif olgu sayısı) bölünmesiyle elde edilen rakamsal orandır.
IV. Meme Kanserinde SLNB Endikasyonları
Aksiller nodal durumun meme kanserinde prognostik bir göstergeç olduğu ve preoperatif aksilla değerlendirmesinin rekürrens açısından çok önemli olduğu bilinmektedir. Klinik değerlendirme, aksilla pozitif ve aksilla negatif olarak 2 gruba ayrılır. Klinik-radyolojik olarak aksilla negatif ise SLNB prosedürü altın standartdır. Aksiller lenf nodu diseksiyonunun (ALND) yan etkilerinden (lenfödem, motor defisit, disestezi gibi.) çok daha az minimal invaziv yolla SLNB nodal evreleme için yeterli bilgiyi sağlayarak, daha sonraki lokal ya da sistemik tedavilere kılavuzluk yapar.
Klinik olarak aksilla pozitif ise ALND ya da gerekirse bazı olgularda biyopsi ile değerlendirme yapılır. Aksiller palpasyonun suboptimal olduğu olgularda (obezite gibi) ultrasonografi (US) ile görüntüleme yapılması ve şüpheli olgularda biyopsi esastır.
Erken Evre Meme Kanseri
Tüm kılavuzlarda ‘erken evre meme’ kanserinde (T 1-2), klinik-radyolojik lenf nodu negatif ise SLNB standart prosedür olarak önerilir. Güncellenmiş SLNB önerileri Tablo 1’de sunulmuştur (Tablo 1) (16,17,18). SLNB’nin 5 yıllık nodal rekürens hızı ALND ile benzer düzeyde olup, SLNB negatif olgularda genel sağkalım, hastalıksız sağkalım ve lokal kontrolde de istatistik fark bulunmamıştır (19,20).
DCIS (duktal karsinoma in situ) ve SLNB
DCIS’da duktal invazyon yoksa bölgesel lenf nodu metastazı görülmemekle birlikte, %40’a yakın oranda invaziv komponentin atlandığı bildirilmiştir (21). Mastektomi sonrası invaziv komponent bulunursa, operasyona sekonder lenfatik drenajın değişmesi nedeniyle, daha sonrasında doğru SLN uygulaması yapılamayacaktır (22). Güncel kılavuzlarda, ‘mastektomi planlanan DCIS’ olgularında SLNB genel olarak önerilmektedir (16,17).
DCIS biyopsileri sonrasında da eksizyon spesimeninde, yaklaşık %10-20 invaziv komponent görüldüğü rapor edilmiştir (23). Bazı cerrahlar, meme koruyucu cerrahi geçirecek; >5 cm boyutlu ve palpe edilebilir kitlesi olan, klinik-radyolojik olarak invaziv komponent açısından yüksek riskli hastalarda da SLNB önerebilmektedir. Ancak bu öneride net bir fikir birliği yoktur. Çünkü DCIS hasta grubunda %80-90 meme koruyucu cerrahi sonrası son patolojide invaziv komponente rastlanmadığından, SLNB gereksiz morbidite olarak değerlendirilebilmekte ve gerekirse ikinci prosedür olarak yapılabileceği bildirilmektedir (24).
Yüksek riskli DCIS hastalarında yeni bir yaklaşım ve araştırma konusu ise, mastektomi ya da meme koruyucu cerrahi sırasında, bir aya kadar sinyali kalan superparamagnetik demir oksid (SPIO) enjekte edilerek, invaziv komponent bulunması durumunda SLNB yapılmasıdır (25). Ancak, bu uygulamanın, deride renk değişikliği, nadiren anafilaktik reaksiyon ve mammografide anormal bulguya neden olabileceği bildirilmiş olup (26,27), bu grup hastada SLNB için SPIO uygulamalarına ait veriler yetersiz ve prospektif çalışmalara ihtiyaç duymaktadır.
V. SLNB Açısından Özel Durumlar ve Tartışmalı Olan Konular
Erkek Meme Kanseri ve SLNB
Erkek meme kanserinde meme koruyucu cerrahiden ziyade, primer cerrahi tedavi mastektomidir. Bu nedenle SLNB evrelemede önemlidir. Meme kanserli 30 erkek hasta ile yapılan retrospektif bir çalışmada, SLNB saptama %100 ve YNO %0 bulunmuştur (28). Prospektif çalışmalar yeterli olmamakla birlikte, sınırlı kanıt düzeyi ile klinik lenf nodu negatif erken evre erkek meme kanserinde de kadınlarda önerildiği gibi SLNB uygulanabileceğidir (16,24).
Gebelik ve Emzirmede SLNB
Gebelikte radyoaktif madde ile SLNB, sınırlı veri olmakla birlikte, son yayınlanan EANM-SNMMI (Avrupa Nükleer Tıp Derneği-Nükleer Tıp ve Moleküler Görüntüleme Topluluğu) kılavuzuna göre kontrendike değildir (16). Yapılan az sayıda çalışmada, fetus için SLNB uygulamasında radyasyon dozunun güvenilir sınırlarda olduğu gösterilmiştir (29,30). Bir derlemede gebe meme kanserinde SLNB’nin gebeliğin 30. haftasından önce tercih edilmemesi gerektiği vurgulanmıştır (18,31). Günümüzde genel olarak, gebelikte radyoaktif madde ile SLNB için kişiselleştirilmiş yaklaşımın uygun olduğu bildirilmektedir (18). Akılda bulundurulması gereken, isosulfan mavi boyanın teratojenik olduğu ve gebelik boyunca kesinlikle uygulanmaması gerektiğidir. Bazı çalışmalarda metilen mavi boyanın ise daha güvenli olabileceği belirtilmekle birlikte (32), genel olarak mavi boya uygulaması önerilmemektedir (16,18). ASCO (Amerika Klinik Onkoloji Derneği) kılavuzlarında ise gebe meme kanserinde SLNB, yetersiz kanıt düzeyi nedeniyle önerilmemektedir (24).
Emziren meme kanserli hasta SLNB için uygulanan radyoaktif madde enjeksiyonu sonrası 24 saat emzirmemelidir (16).
Multifokal - Multisentirik Meme Kanserinde SLNB
Multifokal - multisentirik meme kanseri SLNB açısından kontrendikasyon teşkil etmez ve önerilebilir (16,33). Meme lenfatiklerinin tüm kadranlardan aynı lenf noduna drene olduğu mantığından yola çıkarak, multifokal - multisentirik meme kanserli hastalarda, subareolar - intradermal enjeksiyon (peritümöral yerine) daha uygundur (34,35,36). Bir çalışmada 142 multisentirik meme kanserli hastada SLNB’nin YNO %4 bulunmuştur. Çalışmada ALND’ye gitme oranı ve ek metastatik hastalığın, multisentirik hasta grubunda unisentirik gruba göre daha fazla olduğu belirtilmiştir (37). Yapılan çalışmalarda multisentirik meme kanserinde SLNB ile aksiller evrelemede, sağkalım ve rekürrens açısından istatistik fark görülmemiştir (36). Randomize kontrollü AMAROS çalışmasında, SLN saptama oranı multisentirik meme kanseri hastalarında %96, unisentirik meme kanserli hastalarda %98 saptanmış ve istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (38). Dolayısıyla, güncel durumda erken evre multifokal-multisentirik meme kanserinde SLNB güvenli ve uygulanabilir olarak tanımlanmaktadır.
Neoadjuvan Kemoterapi (NAKT) ve SLNB
Preoperatif NAKT evre küçültmek için lokal ileri meme kanserinde (evre III) ya da evre I-II meme kanserinde seçilmiş olgularda (tümör boyutunu küçülterek meme koruyucu cerrahiye olanak sağlamak, sınırlı lenf nodu/cN1, hormon profili, HER-2 (human epidermal growth factor receptor-2) ve Ki-67 proliferatif indeks durumu göz önüne alınarak) kabul görmüş bir prosedürdür. NAKT ile yoğun cerrahi prosedürün hafifletilmesi ve böylece olası cerrahi komplikasyonların azaltılması, aynı zamanda NAKT yanıtına göre rekürrens öngörüsü sağlanabilir. NAKT sonrası aksiller nodal durumun belirlenmesi oldukça önemli bir prognostik faktördür (39). NAKT sonrası patolojik yanıt yaklaşık %40 oranındadır. ALND ve morbiditesi bu hasta grubunda da kaçınılmak istenen bir durum olmuştur (16).
NAKT alması planlanan ve NAKT öncesi tanı anında klinik olarak tümör negatif aksilla (cN0) olan hastalarda, SLNB prosedürünün NAKT öncesi mi? veya sonrası mı? yapılması konusunda optimum zamanlama için uzman görüşü netlik kazanmamış durumdadır. Preoperatif NAKT öncesi aksiller evreleme için SLNB prosedürünün, ek cerrahi girişim gerektirmesi, yara iyileşme süreci ve tedaviye başlamayı geciktirmesi nedeniyle, bir anlamda zaman kaybı yaratabileceği vurgulanmaktadır (16). Tek merkezli MD Anderson kanser merkezinin retrospektif çalışmasında, cN0 olan 3171 hastaya NAKT öncesi, 575 hastaya NAKT sonrası SLNB yapılmış ve SLN saptama ve YNO’larında istatistik olarak fark bulunmadığı bildirilmiştir (sırasıyla SLN saptama %99 ve %97, YNO 4 ve %6) (40).
Prospektif çok merkezli GANEA çalışmasında, tanıda cN0 olan NAKT alan 130 hastada tedavi sonrası SLNB ile SLN saptama oranı %95 ve YNO ise %9 bulunmuştur (41). Hasta sayısı 5000’in üzerinde olan çalışmaları kapsayan metaanalizlerde de, başlangıçta cN0 hastalarda NAKT sonrası SLNB ile SLN saptama oranı %90-96, YNO %6-8 bulunmuş ve tedavi planı açısından SLNB’nin güvenilir bir teknik olduğu belirtilmiştir (42,43). Güncel durumda SLNB’nin, tanı anında cN0 olan ve NAKT sonrası klinik-radyolojik olarak progresyon bulgusu olmayan hastalarda, NAKT öncesi veya sonrası yapılabileceği yönündedir (17).
SLNB zamanlamasının, meme kanseri moleküler profilinin göz önünde bulundurularak yapılması görüşünü destekleyen çalışmalar da mevcuttur. Retrospektif bir çalışmada NAKT sonrası primer tümör ve aksiller lenf nodu için moleküler profilin patolojik yanıt ile ilişkili olduğu, HER-2 pozitif ve tripl negatif (TN) grupta, hormon reseptör pozitif (HR+) ve HER-2 negatif gruba oranla tam patolojik yanıtın (pCR) daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Çalışmanın sonucunda, cN0, HR+ ve HER-2 negatif grupta SLNB NAKT öncesi, TN ve HER-2 pozitif grupta ise, ALND morbiditesinden kaçınmak için NAKT sonrası uygulanmasının daha uygun olabileceği savunulmuştur (44).
GANEA çalışmasında, tanı anında klinik olarak pozitif aksilla (cN+) ve NAKT alan hasta grubunda SLNB sonuçları ile ALND sonuçları verifiye edildiğinde SLN tespiti %81,5, YNO %15 bulunmuştur (41). SENTINA çalışmasında ise tanı anında cN0 ve cN+ olan toplam 592 hastada, SLN saptama oranı %80 ve genel YNO %14 bulunmuştur. Ancak, SLN sayısı 3 ve üzeri tespit edilenlerde YNO %7’ye düşmüş, sadece 1 SLN tespitinde ise %24’e yükselmiştir (45). İsveç grubunun son yıllarda yayınladığı çok merkezli prospektif çalışmasında, tanıda biyopsi ile ispatlanmış lenf metastazlı ve NAKT almış 195 hastada, NAKT sonrası SLNB için genel YNO %14 bulurken, iki ve daha fazla SLN çıkarılan grupta %4 bulmuşlardır (46).
NAKT alan ve başlangıçta cN+ olan hasta grubunda SLNB’nin YNO’nı azaltmak amacı ile biopsili metastatik lenf nod içerisine klip yerleştirilmesini (I-125 kaynağı gibi) içeren hedeflenmiş lenf nodu diseksiyonu ile bu iki yöntemin kombine kullanılmasını öneren çalışmalarda, SLN ile klipli lenf nodunun her zaman aynı nod olmayabileceği gösterilmiştir (47,48). Caudle ve ark. (47) yaptıkları çalışmada, cN+ olan meme kanseri hastalarında NAKT sonrası, tek başına SLNB için YNO %10,1 iken, SLN olarak görünmeyen kliplenmiş lenf nodunun da çıkarılması ile YNO’nın %1,4’e düşmüştür. ACOSOG Z1071 çalışmasında Boughey ve ark. (48) tarafından da, SLN cerrahisi esnasında kliplenmiş lenf nodunun çıkarılması ile YNO’nın azaltıldığı ve SLNB düşünülüyor ise mutlaka iki yöntemin birlikte yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
Ulusal Kapsamlı Kanser Ağı (NCCN) güncel kılavuzunda, başlangıçta biyopsi ile doğrulanmış cN+, SLNB’nin YNO’nını düzeltmek ve daha güvenli olması açısından, NAKT sonrası cN0 olan seçilmiş hasta grubunda; dual işaretleyici kullanarak (radyonüklit ve mavi boya) SLNB çalışması yapılması, 2’den fazla SLN çıkarılması ve beraberinde NAK öncesi klipsli veya işaretlenen biyopsili lenf nodun çıkarılması koşulu ile NAKT sonrası SLNB düşünülebilir şeklinde öneri sunulmaktadır (öneri düzeyi kategori 2B) (18). Bu uygulamada cerrahın öğrenme eğrisi ve tecrübe de önem kazanmaktadır (17). Bununla birlikte, bu hastalarda uzun dönem hastalık gidişi ile ilgili sorular henüz cevaplanmamış durumdadır.
Büyük Tümör, Lokal İleri Meme Kanseri ve SLNB
Güncel ASCO ve EANM-SNMMI kılavuzlarında (16,17) lokal ileri ya da enflamatuvar meme kanserinde SLNB önerilmemektedir. Bununla birlikte, bazı randomize olmayan çalışmalarda, cN0T3 tümörlerde SLNB uygun olacağı savunulmuştur ve bazı meme merkezlerinde bu hasta grubunda SLNB tercih edilebilmektedir (49). Enflamatuvar olmayan lokal ileri meme kanserinde, NAKT sonrası klinik ve radyolojik iyi yanıtlı hastalarda SLNB, NAKT ve SLNB bölümünde yukarıda anlatıldığı üzere, NCCN kılavuzunda seçilmiş hastalarda ve belirlenen kriterlerde yapılabileceği şeklinde önerilmektedir (18).
Göğüs duvarı ve deri tutulumu olan (T4a-c) ve/veya enflamatuvar meme kanserinde (T4d) klinik yanıt olsa dahi, dermal ya da parankimal lenfatiklerin parsiyel obstrüksiyonu hipotezi ile fonksiyonel anormal subdermal lenfatik drenaj nedeniyle, YNO artacağı için SLNB önerilmemektedir (17).
Geçirilmiş Cerrahi ve SLNB
Rekürren meme kanseri ve daha önce aksiller cerrahi geçirmiş hastalarda, tekrar SLNB konusunda az sayıda randomize olmayan çalışma vardır. Bununla birlikte, geçirilmiş cerrahi işlem sonrası SLN saptama oranlarının düşük, YNO nispeten yüksek ve aberran lenfatik yolakların olabileceği bilinmektedir. Sistematik bir derleme ve meta-analizde, daha önce aksiller cerrahi geçirmiş (SLNB veya ALND) ve lokal rekürrens görülen 692 hastada, SLNB ile intraoperatif SLN saptama ortalama oranı %65 bulunmuş ve ALND yapılanlarda daha düşük olduğu bildirilmiştir (50). Retrospektif SNARB çalışmasında da 515 hasta için SLN saptama oranı %54 ve SLN pozitifliği %8,9 bulunmuştur (51). Çalışmalar kısıtlı olmakla birlikte, aksiller cerrahi geçirmiş hastalarda, rekürrenste teknik olarak uygunsa, tekrar SLNB’nin uygulanabileceği kılavuzlarda bildirilmektedir (17,18). Hastanın, rekürren hastalıkta SLNB ile SLN saptanamazsa, ALND yapılabileceği konusunda bilgilendirilmesi önerilmektedir.
Kozmetik nedenlerle meme cerrahisi geçirmiş hastalarda, SLNB uygun olduğunu gösteren randomize çalışmalar olmamakla birlikte, lenfatik drenaj paterninin değişebileceği ve YNO artabileceği göz önünde bulundurularak, SLNB yapılabileceği belirtilmektedir.
Daha önce cerrahi geçirmiş hasta grubunda preoperatif lenfosintigrafi drenajı göstermede önemlidir ve önerilmektedir (33,52).
İnternal Mamarial Lenf Nodu (İMLN) Değerlendirmesi
SLNB’de aksilla dışı drenajın; primer tümörün boyutu, lokalizasyonu, radyofarmasötiğin cinsi, volümü ve enjeksiyon tekniği (özellikle derin parankimal enjeksiyon) ile ilişkili olarak, %43 oranına kadar görülebileceği bildirilmiştir (53,54). İMLN ise yaklaşık %20 SLNB prosedüründe lenfosintigrafik olarak gözlenebilmektedir (55). Ancak cerrahi komplikasyonları nedeniyle, rutin olarak İMLN diseksiyonu yapılmamaktadır. Yapılmış çalışmalarda, İMLN biyopsisi sonucu yaklaşık %20 metastaz saptandığı ve bunların %8-10’unda aksiller metastaz olmadığı bildirilmiştir (55,56). İMLN metastazı iç kadran tümörleri ve >2 cm tümörlerde daha sık olup, kötü prognoz ile ilişkilidir (57). İMLN biyopsisi rutinde uygulanmamakta olup, manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve PET/BT gibi moleküler görüntüleme yöntemleri ile kesin tanı olmamakla birlikte, tespiti yapılabilir. Metastaz tespit edildiğinde radyoterapi (RT) ya da adjuvan sistemik tedavi kararı alınabilir.
Meme kanserli hastalarda %1-28 oranında intramamarian lenf nodu görüldüğü, çoğunluğu olgu raporlarında bildirilmiş olup, metastaz tespit edildiğinde evreleme ve prognoz açısından, aksiller metastaz gibi tedavi edilmektedir (58).
Adjuvan Tedavinin Değişmeyeceği Yaşlı Hastalar ve SLNB
Aksiller durumun bilinmesi, adjuvan tedaviyi değiştirmeyecek yaşlı olgularda SLNB önerilmeyebilir. Örneğin; 70 yaş üstü, T1, östrojen reseptör pozitif ve cN0 hastada, lumpektomi, hormonterapi (tamoksifen), gerekirse RT tedavi planı ile genel sağkalım ve hastalıksız sağkalımın mükemmel olacağı savunulmaktadır (59). Yaşlı hastalarda SLNB kararı multidisipliner yaklaşım gerektirir.
VI. SLNB Önerilmeyen Durumlar
Klinik olarak pozitif ve biyopsi ile doğrulanmış aksiller lenf nodu metastazı olan hastalarda, SLNB yerine ALND önerilir.
T4a-c ve enflamatuvar meme kanserinde (T4d) SLNB önerilmez (16,33).
VII. Kalifikasyon ve Sorumluluklar
SLN çalışmaları sadece konu üzerinde eğitimi ve deneyimi olan cerrah ve nükleer tıp hekimleri tarafınca uygulanmalıdır (60). Günümüzde halen cerrahlar ve nükleer tıp uzmanlarına bu çalışmayı yapabilmeleri açısından, özgül eğitim ve ideal süre bilimsel olarak belirlenmiş olmamakla birlikte, deneyimin artması ile işlemin başarısının da arttığı kabul edilmektedir. SLNB uygulaması için önerilen, her bir cerrahın eğitim ve deneyim açısından en az 30 uygulama yapmasıdır (61,62,63). Cerrahın 20 ve üzeri SLNB uygulaması ile YNO’nın %9 oranından %1,9 oranına gerilediği bildirilmiştir (64).
VIII. Uygulama
SLN çalışması; radyofarmasötik ve/veya mavi/florosan boya kombine enjeksiyonu, operasyon öncesi sintigrafik görüntüleme, intraoperatif gama prob kullanımı takibinde tespit edilen SLN’nin cerrahi olarak çıkarılması ve en son patolojik olarak değerlendirilmesi aşamalarını içermektedir (16). LS, operasyon günü en az 2-3 saat öncesinde veya operasyon öncesi gün (tercihen öğle sonrası) uygulanabilir. LS’nin operasyon günü veya bir gün öncesinde uygulanmasının SLN tespitinde-SLNB uygulaması başarısında klinik olarak farklılık bildirilmemiştir (65,66).
Hasta Hazırlığı
LS-SLN çalışmasında özel hasta hazırlığına gerek yoktur. İşlem öncesi hastadan uygulama alanı üzerindeki kıyafet ve takılarını çıkarması istenir. Enjeksiyon öncesi anamnez alınmalı, hastaya ait önceki radyolojik görüntülemeler (US, mamografi) incelenmeli ve fizik (meme) muayenesi yapılmalı, enjeksiyon tekniği kararı açısından tek odaklı veya multifokal/multisentrik tümör bilgisi edinilmelidir. Muayene sırasında geçirilmiş önceki cerrahi girişim veya eksizyonel biyopsi sorgulanmalıdır. Radyasyon güvenliği açısından hastanın emzirme veya gebelik varlığı sorgulanmalıdır. İşleme başlamadan önce hastaya yapılacaklar hakkında bilgi verilmeli ve rızası alınmalıdır.
Radyofarmasötikler
Meme LS-SLN çalışmasında genel olarak Tc-99m perteknetat işaretli ajanlar kullanılmaktadır. Ülkemizde, birçok Avrupa ülkesinde de olduğu gibi Tc-99m nanokolloid albümin en sık olarak kullanılan radyofarmasötiktir. Radyofarmasötiğin hazırlanma aşamasında üretici firmanın kataloğunda belirttiği şartların göz önünde bulundurulması, optimum işaretlenme açısından önemlidir. Kolloid radyofarmasötikler hazırlandıktan sonra zaman içinde çökebileceğinden, enjektöre çekmeden önce, homojen dağılım açısından, vial hafifçe alt üst edilmelidir. Tc-99m nanokolloid albumin dışında, Tc-99m sülfür kolloid (Amerika BD), Tc-99m renyum sülfid, Tc-99m antimon trisülfid (Avusturalya-Kanada) kullanılan kolloidal radyofarmasötiklerdir (67). Ayrıca dekstran bazlı Tc-99m tilmanocept de kullanıma girmiştir (Tablo 2) (68).
LS-SLN çalışması için kullanılan ideal radyofarmasötiğin SLN için selektif olması ve dedekte edilebilmesi için yeterli düzeyde aktivite akümülasyonunun olması gerekir. Özellikle enjeksiyon alanına yakın mesafedeki SLN’nun kolay tespit edilebilmesi açısından enjeksiyon alanından hızlı temizlenmesi, sintigrafik olarak görüntülenebilme ve operasyon sırasında gama prob ile tespit edilebilmesi açısından da SLN tutulumunun yeterli sürede devam etmesi gereklidir. Enjekte edilen radyofarmasötik lenfatik kanallarca drene olup, SLN’de makrofajlar tarafından fagosite edilir veya partikül boyutuna bağlı olarak akümüle olur. Radyoaktif maddenin lenfatik kanallar aracılığıyla lenfatik dokuya transferi öncelikle kolloid partikül boyutuna bağlıdır. Partikül boyutu, lenfatik kanala geçebilmesi için yeterince küçük olmalı, ancak interstisyel alandan venöz dolaşıma geçmemesi için de çok küçük olmamalıdır. LS için kabul edilen en uygun kolloid partikül boyutu yaklaşık 50-70 nm olsa da 10-100 nm aralık önerilmektedir (67,69,70,71,72).
Partikül boyutu görüntüleme zamanı ile de ilişkilidir. Küçük partiküllü kolloidler hızlı drene olup, enjeksiyon alanından temizlenirken, büyük partiküllü kolloidler daha yavaş drene olup, enjeksiyon alanında daha uzun süre akümüle olabilirler. Genel kabul gören görüş, kolloidin hızlı lenfatik drenaj ile SLN’unda en uygun süreli retansiyon arasında dengede olmasıdır (23,68,73). LS’de SLN, genel olarak enjeksiyonu takiben yaklaşık 1-2 saat içerisinde görüntülenebilmektedir. Hasta enjeksiyon sonrasında 2 ila 30 saat sürecinde operasyona alınabilir (11,16).
Tc-99m antimon trisülfid Avusturalya ve Kanada’da sıklıkla kullanılan ajan olup, partikül boyutu 3-30 nm aralığındadır. Avrupa’da sıklıkla kullanılan, Tc-99m nanokolloid albumin partikül boyutu 5-100 nm aralığındadır. ABD’de kullanılan Tc-99m sülfür kolloid en büyük partikül boyutlu (15-5000 nm aralık ve ortalama 305-340 nm) kolloidal ajan olup, genellikle 0,22 µm membran filtresi ile partikül boyutu küçültülerek kullanılır (16).
Yakın zamanda ABD’de onay alarak kullanıma giren Tc-99m tilmanocept [mannoz dietiltriamin penta asetat (DTPA) dekstran] partikül boyutundan (molekül boyutu 7 nm) bağımsız olarak reseptör bağımlı bir ajandır. Tilmanocept lenf nodundaki dentritik hücrelerde makrofaj yüzeyindeki dekstran-mannoz reseptörüne (CD206) bağlanır (68,74). Yaygın olarak kullanıma henüz girmemiş olsa da tek ajan olarak kullanıldığında SLN tespit oranının %97,6 olduğu retrospektif bir çalışmada rapor edilmiştir (75). Tilmanocept’in partikül boyutundan bağımsız olarak SLN tespit oranının yüksek olduğu ve metaanaliz sonuçlarına göre Tc-99m nanokolloide oranla daha başarılı olduğu bildirilmiştir (76). Ancak kullanımının yaygınlaşması açısından daha geniş hasta popülasyonlu prospektif çalışmalara gereksinim vardır.
Enjeksiyon Tekniği
Yüzeyel ve derin olmak üzere enjeksiyon tekniği iki ana başlık altındadır. Yüzeyel enjeksiyon; intradermal, subdermal, periareolar ve subareolar enjeksiyon, derin enjeksiyon; peritümöral ve intratümöral şeklinde uygulanan tekniklerdir. Yüzeyel ve derin enjeksiyon uygulamaları arasında LS’de ve intraoperatif SLNB çalışmalarında aksiller SLN tespiti başarı oranlarında farklılık saptanmamıştır (77). Ancak lenfatik drenaj yalnızca aksiller alana olmayıp, ekstra-aksiller (internal mammari, kontralateral aksilla) drenaj da olasılıklar dahilindedir (78,79). Sintigrafik olarak ekstra-aksiller SLN tespitinde derin enjeksiyon tekniği uygulaması yüzeyel enjeksiyona oranla daha başarılıdır (77,80). Yüzeyel ve derin enjeksiyon tekniklerinin kombine uygulanması SLN tespitinin başarısını artırmak ve YNO’nı azaltmak amacıyla önerilmektedir (81). Derin enjeksiyonun bir avantajı da daha geniş volüm enjeksiyon uygulanabilmesidir. Yüzeyel enjeksiyonun avantajı, işlemin kolay uygulanabilir olmasıdır. Ancak derin enjeksiyona nazaran daha ağrılı olabilir. Bu nedenle hasta konforu açısından radyofarmasötiğe lokal anestezik (%1 lidokain) eklenebilir (82) veya işlem öncesi zaman kısıtlaması yok ise topikal anestezik uygulanabilir. Yüzeyel enjeksiyonun avantajlarından biri de enjeksiyon uygulamasını takiben dinamik LS’de drenajın derin enjeksiyona göre daha hızlı olması ve hastanın birkaç saat içerisinde operasyona alınabilmesidir. Peritümöral/intratümöral derin enjeksiyon sonrası optimum cerrahiye gidiş ortalama süresi yaklaşık 6-8 saat olup, özellikle cerrahiden bir gün önce öğleden sonra işlemin uygulanabilmesi olanağını sağlar. Dış kadran yerleşimli tümörlerde enjeksiyon alanı aktivitesi yakın komşuluktaki SLN tespitini zorlaştırabilir, bu tümörlerde periareolar enjeksiyon tercih edilebilir (81,83). Ayrıca multisentrik/multifokal tümör varlığında da peritümöral enjeksiyon yerine subareolar enjeksiyon tercih edilmelidir (34,36). Lumpektomi operasyonu geçmişi olan hastalarda da peri-subareolar enjeksiyon uygulanmalıdır.
Derin enjeksiyon uygulaması, palpe edilemeyen tümörlerde zor olabileceğinden hastanın radyolojik görüntülerinden faydalanabilinir veya eğer mümkünse enjeksiyon US eşliğinde uygulanabilir. Ancak derin enjeksiyonda dikkat edilmesi gereken diğer husus ise önceden eksizyonel biyopsi alanında oluşmuş seröz boşluğa veya meme protezi içerisine radyofarmasötik enjekte etmemektir. Ayrıca meme tümörü veya insizyon skarı lokalizyonlarına göre, olası süperpozisyonları (medialde internal mamari, lateralde aksiller SLN ile) önlemek ve güvenli uygulama açısından, peritümöral-derin enjeksiyonu tümör iç kadranda ise lateral kesiminden, dış kadranda ise medial kesiminden yapmak daha uygundur. Derin ve/veya yüzeyel enjeksiyon uygulamalarında, enfekte/enflamasyon ve skar dokusu olan alanlara enjeksiyon yapılmamasına ve uygulama sırasında hasta cildi, üzerindeki çarşaf-kıyafetleri ve teknik ekipmanlarda (hasta yatağı, kolimatör) radyofarmasötik kontaminasyonu olmamasına dikkat edilmelidir. Enjeksiyon sonrası drenajı hızlandırma amaçlı enjeksiyon yapılan alana hafif masaj uygulanabilir (84).
Literatürde radyofarmasötik total dozu 3,7-150 MBq aralığında bildirilmiştir (65,85). LS-SLN çalışması operasyon günü yapılıyorsa genellikle önerilen total doz 5-30 MBq (obez hastalarda 15-55 MBq artırılabilir). Eğer operasyondan bir gün öncesi öğleden sonra işlem yapılacak ise total doz artırılmalıdır (150 MBq’e kadar artırılabilir). Yüzeyel enjeksiyonlar 2-4 kadrana 0,05-0,5 mL volümde, derin enjeksiyonda ise tek uygulama daha geniş volümde (0,5-1 mL) 25 G tüberkülin iğne kullanılarak yapılır.
Görüntüleme
LS, SLN tespit oranını artırır. LS, lenfatik akım yolağını, bazen birden fazla yolakları gösterdiğinden varyatif lenfatik akım varlığını, aksiller ve ekstra-aksiller özellikle prognostik önemi olan internal mammari lenf nodları hatta intra mammari, interpektoral, infraklavikular lenf nodları tespitini sağlar (86,87,88). Görüntüleme ile hastalarda %20’ye varan oranda birden fazla SLN tespit edilebilmektedir (89).
Tek/iki dedektörlü gama kamera, paralel delikli, düşük enerjili, yüksek rezolüsyonlu (ultra yüksek rezolüsyon da olabilir) kolimatör görüntülemede kullanılır. Gerektiğinde SPECT veya SPECT/BT yapılabilir. Yüz kırk keV fotopikte %15 (±5) aralıklı enerji penceresi kullanılır. Gamma kameraların periyodik kalite kontrollerinin yapılmış ve kaydedilmiş olması gereklidir.
Hastaya kamera yatağında sırt üstü kolları yukarıda (operasyon yatış pozisyonu) olacak şekilde pozisyon aldırılır. Radyokolloid enjeksiyonu sonrası önerilen yöntem öncelikle dinamik ve ardından statik-planar görüntüler alınmasıdır.
Dinamik görüntüleme, SLN lokalizasyonu tespiti için faydalıdır (16). Anterior, 45° anterior oblik ve lateral planlarda en az iki plan olmak üzere 64x64 veya tercihe bağlı 128x128 matrikste, 30 sn-1 dk/frame, toplam 10-15 dk süre ile görüntüler alınabilir. Görüntüleme için kolimatörler hastaya mümkün olduğunca yaklaştırılmalıdır (Şekil 1).
Planar görüntüler, 3-5 dk süreyle, enjeksiyon sonrası 15-30. dk, 1. saat, 2-4. saatlerde alınır, gerektiğinde 24 saat sonrasında da geç planar görüntü alınabilir (Şekil 1). Geç görüntülemenin SLN görüntülenmesine katkısı olabilir. Ancak geç görüntülemenin SLN gösterilmesine önemli katkısı olmadığı ve SLN dışı lenf nodlarının da görüntülenebileceğini iddia eden çalışmalar da mevcuttur (90).
Planar görüntüleme, tercihen 256x256 matrikste (2 mm piksel, zoom 1) veya 128x128 matrikste (2 mm piksel, zoom 2) yapılır. Planar görüntüleme sırasında vücut konturlama olanağı sağlayan Co-57 veya Tc-99m düzlemsel kaynak yerleştirilebilir veya konturlama için Co-57 veya Tc-99m noktasal kaynak kullanılabilir. Ayrıca, operasyon sırasında cerrahın işini kolaylaştırmak amacıyla, zor silinen bir deri kalemi ile deri üzerinde işaretleme de kullanılabilir. Deri üzerinden SLN işaretlenmesi cerraha insizyon yeri belirleme ve cerrahi plan açısından önemli ipucu sağlar. İşaretleme SLN’nun tam hizası üzerinden, doğrudan cilde (çamaşır ve/veya pamuk/gazlı bez üzerinden değil) yapılmalıdır. Özellikle SPECT/BT yapılamayan durumlarda, SLN derinliği hakkında cerraha daha fazla fikir verebilmek için işaretleme en az iki planda (hem anteriordan hem de lateral projeksiyondan) yapılmalı ve iki işaretin hasta vücudundaki izdüşümü SLN’nu lokalize edecek şekilde işaretleme gerçekleştirilmelidir. Konulan tüm işaretlerin neyi temsil ettiği cerrahi ekiple ayrıntılı olarak paylaşılmalı ve anlaşılmayan bir husus kalmamalıdır. İşaretleme mümkün olduğunca cerrahi pozisyon verilerek yapılmalı, işaretlemede hasta pozisyonu (eller baş üstüne kavuşturulmuş, kollar yanlarda vb.) mutlaka cerrahi ekibe bildirilmelidir. Birden fazla nod görüntülendiğinde en yoğun tutulum gözlenen deri üzerine işaretlenip, diğerleri raporda belirtilebilir.
Gelişen teknolojik imkanlar dahilinde SLN haritalamada, tanısal doğruluğu artırmak amacı ile SPECT veya SPECT/BT görüntüleme kullanılabilir (91). SPECT veya SPECT/BT planar lenfosintigrafinin yerini alabilecek modalite olmaktan ziyade opsiyonel/alternatif bir yöntemdir. SPECT/BT görüntüleme ile özellikle olağan dışı lenfatik drenaj (internal mammari, intramammari, karşı aksilla vs.) varlığında SLN’nun anatomik olarak lokalize edilmesi mümkün olur (Şekil 2). Ayrıca planar görüntüleme ile SLN görüntülenemediği durumlarda, obez hastalarda veya planar görüntülerin değerlendirilmesinin zor olduğu durumlarda (kontaminasyon şüphesi, enjeksiyon alanı yakınında SLN) kullanılabilir (92,93,94). SPECT/BT üç boyutlu görüntülemesi ile planar görüntülere oranla daha iyi kontrast ve uzaysal rezolüsyona sahiptir. Üç boyutlu bilgi operasyon sırasında biyopsi eksizyonunu değerlendirmede yardımcı olabilir (95).
SPECT görüntüleme için çift dedektörlü, düşük enerjili yüksek rezolusyonlu (veya ultra yüksek rezolusyonlu) kolimatörlü kamera sistemi kullanılır. Görüntüleme 128x128 matrikste, 3° açılarla 360° tamamlanarak 20-25 sn’lik frameler alınarak yapılır. Anatomik bilgi sağlanması ve atenüasyon düzeltilmesi amacıyla BT, genellikle düşük doz ve kontrast ajan kullanmaksızın uygulanır.
Değerlendirme ve Raporlama
Raporda hasta ismi, yaşı, tanısı, tümör lokalizasyonu, kullanılan radyofarmasötik, dozu ile birlikte, enjeksiyon uygulama tekniği yer almalıdır. Ayrıca rapor görüntüleme protokolu (dinamik görüntüleme, planar görüntü projeksiyonları, geç görüntüleme, SPECT veya SPECT/BT çalışması) hakkında bilgi içermelidir. İşlemin uygulanması sırasında rutin dışında gelişen aksaklık veya hatalar varsa raporda açıklanmalıdır.
SLN genellikle LS ile görüntülenebilir. Dinamik görüntüde lenfatik akım yolu izlenip izlenmediği, SLN’nun görüntülendiği lokalizasyon, lenf nodu sayısı ve tutulum paterni raporda belirtilmelidir. SPECT veya SPECT/BT incelemesi yapılmış ise rapora bu incelemeler ile edinilen anatomik ve ilave bilgiler eklenmelidir.
SLN’nun gösterildiği basılı film/dijital kopya rapor ile birlikte mümkün ise hasta veya yakınlarına operasyona gitmeden önce verilmelidir. Cerrah ile gerektiğinde irtibata geçilmeli, SLN lokalizasyon veya sayısı hakkında kritik bilgi aktarımı yapılmalıdır.
Görüntülemede Yanlış Pozitif Yorumlama Nedenleri
- Enjeksiyona bağlı deri kontaminasyonu yanlışlıkla SLN olarak yorumlanabilir. Kontaminasyonlar çoğunlukla daha aktif izlenir, ancak özellikle sadece planar ve tek projeksiyondan görüntüleme yapılmış ise yalancı pozitifliğe neden olabilirler. SPECT veya SPECT/BT görüntüleme ile kolaylıkla ayırt edilebilir (95).
-Eğer dinamik veya erken statik görüntüler alınmadı ise ikinci-sıra lenf nodları yanlışlıkla SLN olarak yorumlanabilir.
- Lenfanjiyomlar ve lenfatik göllenmeler yanlışlıkla SLN olarak algılanabilir.
- Daha önce başka bir sintigrafik işlem yapılmış ise önceki işleme ait kalıntı radyoaktivite yalancı pozitif sonuçlara yol açabilir. Ayrıntılı hasta anamnezi alınması oldukça önemlidir.
Görüntülemede Yanlış Negatif Yorumlama Nedenleri
- Özellikle dış kadran yerleşimli tümörlerde SLN, tümöre yakın yerleşiminden dolayı dinamik ve planar görüntülerde izlenemeyebilir. SPECT veya SPECT/BT ile bu sorun aşılabilir.
- Bazen SLN’a çok düşük miktarda radyokolloid ulaşabilir. Enjeksiyon alanındaki yoğun aktivite SLN aktivitesini maskeleyebilir. Bu gibi durumlarda geç görüntüleme faydalı olabilir.
- Eksizyonel biyopsi alanında oluşmuş seröz boşluğa veya meme protezi içerisine radyofarmasötik enjekte edilmesi halinde lenfatiklere radyokolloid drenajı engellenebilir ve SLN saptanamaz.
- Genellikle ileri yaşta lenfatik akım gecikmesine bağlı olarak SLN görüntülenme süresi uzayabilir. Enjeksiyon bölgesine hafif masaj uygulanması drenajı hızlandırır. Bu gibi durumlarda da geç görüntüleme faydalı olabilir.
- Tek bir projeksiyondan sadece planar görüntüleme yapılması durumunda da işlem yanlış negatif olarak değerlendirilebilinir. Bu sorunu aşmak adına en az iki planda görüntü alınması, SLN gözlenmemesi durumunda geç görüntülemelerle takip işleme devam edilemesi ve uygun zamanlama ile geç görüntüleme gereğine karşı cerrahi ekiple koordine olunması yararlı olacaktır.
İntraoperatif Uygulamalar
Mavi Boya
SLNB uygulamasında radyofarmasötik ile kombine mavi boya kullanımı en çok tercih edilen yöntemdir. SLN tespitinde tek başına uygulandığında da başarılı olduğu gösterilmiştir (61). Mavi boyanın radyokolloid ile kombine uygulanmasının SLN tespitinde tamamlayıcı olduğu ve YNO’nı azalttığı yapılan birçok çalışmada gösterilmiştir (20,96). Prospektif çok merkezli 1953 meme kanseri hastasının dahil edildiği AMAROS çalışmasında, radyokolloid ve mavi boyanın kombine kullanımı ile SLN saptama hızını %97 bulmuşlar ve her iki yöntemin kombine kullanılmasını önermişlerdir (97). Kombine yöntem özellikle, cerrahın tecrübesi sınırlı ise, obez hastada, NAKT sonrası SLNB yapılması durumunda ve her iki yöntem tek başına SLN saptamada yetersiz kaldığı durumlarda avantajlıdır. Ekstra-aksiller lenf nodlarının değerlendirilememesi ise mavi boya uygulamasının bir dezavantajıdır (98).
Sıklıkla kullanılan mavi boyalar; patent mavi V, isosulfan mavi ve metilen mavisidir. 3-5 mL mavi boya (%1 isosulfan veya dilue metilen mavi boya) tümör periferine direk tümör içerisine biyopsi sonrası oluşan seroma kavitesine girmeden enjekte edilir. Beş-15 dk arasında SLN boyanır. Dikkatli olunması gereken bir durum da mavi boyalara karşı %0,7-1,1 oranında gelişebilecek anafilaktik şoka kadar varan hipersensitivite reaksiyonlarıdır (20,99). Mavi boya puls oksimetre okumasında parazite yol açabilir. Gebelerde mavi boya kullanılması kontrendikedir (32).
SLNB uygulamasında radyokolloide alternatif yeni gelişmekte olan ajanlar da bulunmaktadır. İndosiyanin yeşili, floresan görüntüleme sistemi olup, SLN tespitinde radyokolloid ile benzer başarı oranına sahip olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır (100).
Superparamanyetik demir oksid, intradermal veya subareolar enjeksiyon sonrası el manyetometre kullanılarak SLN tespit edilmesine imkan sağlayan ajan olup, SLN tespit oranı %96,8, yanlış negatiflik ise %10,9 olarak bildirilmiştir (101).
Mikrobalon kontrast, sülfür hekzaflorid gazı bazlı ajan olup, periareolar intradermal enjeksiyon sonrası ultrasonografik olarak SLN’nun tespit edilmesini sağlar. SLN tespitinde %61-89 duyarlılık ve %6,6-39 YNO bildirilmiştir (102).
İntraoperatif Gama Prob
Operasyon öncesi sintigrafik görüntülemenin ardından intraoperatif gama prob kullanımı SLN tespitinde oldukça etkindir. Gama prob kullanımı ilk olarak Krag ve ark. (2) tarafından, malign melanom ve ardından meme kanseri hastaları için tanımlanmıştır. Operasyon öncesi LS’de SLN görüntülenemediği durumlarda gama prob yardımıyla SLN tespit edilebilir. Gama prob ile LS’de gösterilebilenden daha fazla sayıda lenf nodu tespit edilebilir (103).
Ameliyat öncesi ve sırasında, cerrah ve nükleer tıp hekimi koordinasyon içinde olmalıdır. Gerektiğinde nükleer tıp hekiminin operasyonda gama prob uygulamasına eşlik etmesi başarıyı artırabilir. Gama prob operasyon sırasında steril kılıf içerisine alınmalı ve sabitlenmelidir. Sayım alınırken prob deri üzerinde mümkün olan yakın mesafede ve doğrusal olarak tutulmalıdır. En yüksek sayım alınan noktadan biyopsi için insizyon yapılır. Biyopsi ile çıkarılan lenf nodu/nodlarının SLN olduğundan emin olmak için operasyon alanından uzak mesafede çıkarılan dokunun ve insizyon alanının sayımları prob doğrultusuna dikkat edilerek tekrar alınmalıdır. İnsizyon alanının rezidü aktivitesi en yüksek tutulumlu eksize edilmiş olan lenf nodu sayımının %10’nun altında olmalıdır (104). Ortalama 2-3 adet lenf nodu eksize edilmelidir (63). SLNB ile 4-5 lenf nodundan fazla sayıda eksizyonun kazanç sağlamadığı gösterilmiştir (105,106). SPECT/BT ile aktif lenf nodu sayısı hakkında operasyon öncesi her ne kadar bilgi sahibi olunabilse de günlük pratikte tüm hastalara SPECT/BT alınması pek mümkün olmamaktadır. Derin yerleşimli SLN’ları atenüasyon ve enjeksiyon alanı aktivitesine yakın oluşu (özellikle üst-dış kadran yerleşimli tümörler) nedeniyle prob ile tespit edilemeyebilir. Böyle durumlarda daha küçük çaplı prob kullanılması çözüm olabilir (107). SPECT/BT incelemesi dışında, gelecekte kullanımı belki yaygınlaşacak yeni teknolojik modaliteler ile portabl gamma kamera, intraoperatif kullanım sağlanan mobil SPECT gibi SLN tespiti daha da kolaylaşarak başarı oranı artacaktır (108).
Histopatolojik Değerlendirme
SLN’nun değerlendirilmesinde histopatolojik inceleme “altın standart”dır. Kesitsel inspeksiyon-palpasyon, sitoloji, sitokeratin boyama, smear ve frozen kesitsel inceleme histopatolojik inceleme yöntemleridir (109,110). Her merkezin çalışma prensibinde farklılıklar mevcut olsa da YNO’nı azaltma amacıyla sitokeratin boyama ile birlikte frozen incelemesinin yapılması SLN değerlendirilmesinde önerilmektedir (111). Histopatoloji dışında; revers transkriptaz polimeraz zincir reaksiyonu (RT-PCR) SLN değerlendirilmesinde kullanılabilecek moleküler yöntemdir (112). Benign epitelyal inklüzyon nedenli yanlış pozitif sonuçlar bu yöntemin önemli limitasyonudur (113). Başka bir yeni moleküler yöntem ise tek basamak nükleik asit amplifikasyonu (one-step nucleic acid amplification-OSNA) olup, bazı merkezlerde kullanıma girmiştir (114).
SLN Görüntülenememesi
Meme kanserli hastaların SLN çalışmasında yaklaşık %90 oranında LS’de SLN görüntülenir. LS’de görüntülenmeyen SLN büyük oranda operasyonda gama prob kullanımı veya birlikte mavi boya enjeksiyon uygulaması ile tespit edilebilmektedir. Hastaların %1-2’sinde operasyonda da SLN tespit edilememektedir. Bu durum obezite, ileri yaş, tümör yerleşim alanı (üst-dış kadran) ve LS’de görüntülenememiş olması ile ilişkili olabilir (115). Bazen ek radyokolloid enjeksiyonu ile bu sorun giderilebilir. SLN’nun LS’de görüntülenememesi veya SLNB yanlış negatifliğinin nedeninin birkaç açıklaması olabilir. SLNB sırasında tümör hücreleri yalnızca afferent lenfatik damarda bulunuyor olabilir veya tümör hücreleri SLN’nu atlayarak bir sonraki istasyona konuşlanabilir. Diğer neden ise tümör hücrelerinin SLN’nu tamamen doldurması ile afferent damarda tıkanıklık oluşmasıdır (116,117). Bu bağlamda birçok çalışmada; sintigrafik olarak SLN’nun görüntülenemediği hastalarda aksiller metastaz oranının SLN görüntülenen hastalara oranla daha yüksek olduğu, bu hastalarda mikrometastaza oranla daha fazla makrometastaz saptandığı ve multipl nodal metastaz ile ilişkili olduğu belirtilmiştir (118,119). Genel olarak SLN tespit edilemeyen olgularda ALND yapılması önerilmektedir (118).
IX. SLNB Patoloji Sonucuna Göre Hasta Yönetimi
SLNB Negatif:
SLNB histopatolojisinde tümör hücresi görülmez (pN0) ise ALND önerilmez (16,17,18). NSABP B-32 randomize klinik çalışmasında, erken evre meme kanserinde pozitif SLNB sonrası ALND yapılanlarla, SLNB yapılıp tümüne ALND yapılan 5611 hastada, SLNB saptama başarısı %97 ve YNO %9,8 bulunmuş ve ortalama 8 yıllık takipte bölgesel kontrol, genel sağkalım ve hastalıksız sağkalım açısından gruplar arasında fark bulunmamıştır (20,120). SLN bulunamayan meme kanserinde ALND önerilir (18).
Okkült Metastazlar:
İzole tümör hücresi [<0,2 mm tümör içeren, pN0(i+)] ve immünhistokimya (IH) veya moleküler testler ile saptanan okkült metastaz (pN0mol+) ve mikrometastaz (0,2 mm-2 mm, pN1mi) tespit edilen hastaları kapsamaktadır.
Bazı çalışmalarda pN0(i+) hastalığın pN(0) hastalıktan daha kötü gidişli olabileceğini ve bu hasta grubunda adjuvan KT düşünülebileceği belirtilmekle birlikte (121), SLNB için rutin IH önerilmemekte (16,17,18) olup, okkült metastazlarda erken evre meme kanserinde güncel kılavuzlarda ALND önerilmemektedir (17,18). Amerika meme cerrahları topluluğu kararına göre, neoadjuvan tedavi alan hastalarda SLNB için IH yapılması gerektiği vurgulanmaktadır (122).
Makrometastaz (>2 mm):
ACOSOG Z0011 kriterlerinin tümünü içeren (123); meme koruyucu cerrahi planlanmış, adjuvan tüm meme RT uygulanacak, preoperatif KT almamış ve 1-2 adet SLN metastazı olan, erken evre meme kanserinde ALND önerilmez (17,18).
ASCO kılavuzunda, mastektomi planlanan, SLN metastazı olan erken evre meme kanserinde ALND önerilebilir olarak belirtilmiştir (17). NCCN güncel kılavuzunda ise mastektomi planlanan, başlangıçta cN0, ancak SLNB’de 1 veya 2 metastazı olan, T1-2 meme kanserinde, göğüs duvarı, supraklavikuler ve/veya internal mammarial bölgenin RT planlanması koşulu ile ALND önerilmeyebilir (18).
Üç veya daha fazla SLN metastazı olan ve/veya ekstrakapsüler yayılım izlenen hastalarda ALND önerilir.
X. Radyasyon Güvenliği-Dozimetri
SNLB uygulamasında radyoaktif kolloid ajanların kullanılması nedeniyle hasta, nükleer tıp kliniği çalışanları, ameliyathane çalışanları ve radyoaktif atıklar için gerekli olan radyasyon güvenliği önlemleri sağlanmalıdır. Standart SLN uygulamalarında, radyasyon maruziyeti mesleki grup ve halk için müsaade edilen doz limitlerinin altında kalmaktadır (16,124). Enjeksiyon alanında absorbe edilen radyasyon dozu, enjekte edilen toplam doz, enjeksiyon tekniği ve kullanılan radyofarmasötiğe göre farklılıklar göstermekle birlikte 50 mGy/MBq altında kalmaktadır (125,126). Uluslararası radyasyondan korunma komitesi (ICRP) kılavuzlarında, toplum bireyi yıllık radyasyon dozunun 1 mSv, sağlık çalışanlarının ise 20 mSv altında olması gerektiği belirtilmektedir (127). Meme SLN haritalamasında hastanın maruz kaldığı efektif radyasyon dozu 0,03 mSv/MBq altındadır (16). SPECT/BT çalışmasında transmisyon kaynaklı doz 0,003 mSv, düşük doz BT’den alınan doz 2,4 mSv’dir (126,128).
Gebelik, SLN-LS çalışması için kesin kontrendike olmayıp, fetus ve uterus radyasyon maruziyeti oldukça düşüktür (16). ICRP kılavuzuna göre fetal risk açısından önemsenmeyecek fetal doz <1 mSv olmalıdır (129). 18,5 MBq enjeksiyon uygulaması sonrası maksimum fetal doz 0,013 mSv olarak hesaplanmıştır (130).
Laktasyonu devam eden hastalarda enjeksiyon sonrası en az 4 saat olmak üzere emzirmeye 24 saat ara verilmesi önerilmektedir (131).
Enjeksiyonu uygulayan nükleer tıp doktorunun en yüksek maruziyeti olan el radyasyon dozu ICRP kılavuzunda radyasyon çalışanı ekstremite doz limitlerinin çok altında kalmaktadır (132).
Ameliyathane personelinin her bir operasyonda tüm vücuda aldığı radyasyon dozu <1 µSv, cerrahın maruz kaldığı maksimum efektif doz ise <2 µSv olarak rapor edilmiştir (125,133). Gebe olan cerrahın 100 SLNB operasyon sayısına kadar maruz kalabileceği radyasyon dozu gebeler için belirlenen radyasyon dozu limitinin altında kalmaktadır (133).
Patoloji bölümü çalışanları, radyoaktif dokular ile enjeksiyon uygulamasından çok sonra karşılaştığından radyasyon dozu oldukça düşük olup, genel toplum radyasyon dozu limitlerinin altındadır (134).
Maruz kalınan dozlar oldukça düşük olduğundan SLNB prosedürü içerisinde nükleer tıp çalışanları dışında çalışanların radyasyon dozu monitorizasyonlarına da gerek yoktur (16).
Radyoaktivite içeren materyallerin yüzey radyasyon dozu <5 µGy/sa ise taşınırken etiketlemeye gerek yoktur (135). Dolayısıyla operasyon ile çıkarılan dokuların patoloji bölümüne transferi sırasında radyoaktivite etiketine de gerek yoktur.
Radyoaktif Klinik Atıkları
Cerrahi aletler ve patoloji parçalarının radyasyon dozu doğal ortam radyasyon düzeyindedir. Ancak özellikle enjeksiyon alanı ve yakınında kullanılan gazlı bez ve diğer materyallerde ölçülebilir düzeyde radyasyon bulunabilir. Kontaminasyon miktarı genelde önemsenmeyecek düzeyde olsa da kontamine materyaller radyoaktif atık kutusuna atılabilir. Radyasyon dozu ölçümleri yapılarak bozunma periyodu süresince bekletildikten sonra atılabilir (125,136).